Ana içeriğe atla

remember


"onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin
titreme daha fazla kalbim
bağışla kendini artık, onu da
bırak gitsin
bırak gitsin

o senin en ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha
seveceksin

(…)
günler öylece kendi kendine geçsin diye

bir camın arkasında durdum
bana dokunmasın hiçbir şey
hiçbir şey yarama merhem olmasın
iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
bir camın arkasında durup
akan hayata ve zamana baktım.

(…)
o kadar uzun yol geldik ki seninle

şimdi, sen ayrı ben ayrı olan o yolu
nasıl yürüyeceğiz?

(biz seninle yoldayken
yanımızdan ovalar, ağaçlar; titreşen
rüzgârlar akmıştı. bir yolumuz olduğunu
yol kazalarını, yol yorgunluğunu
o zamanlar biliyor muyduk?)

(…)
sonra, çoook sonra, bu parçaların sonunda

sen beni kızını çok seven
bir anne olarak hatırla

ben ki hiç kavuşamamıştım sana

(…)
aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir

ben bir divan şairi değilim ki sevgilim
sana bercesteler düzeyim
yine de giderayak, gözlerine, ellerine, ayaklarına
tutulmuşluğumu herkes bilsin isterim
ben bu çıldırmış vaktin, ben bu yılan zamanının
paramparça edilmiş şairiyim. ne diyeyim!
yine de içimde, çooook eskiden kalma bir
ya leyl... ya leyyylllllllllle
bir çöl gecesine ismini bırakayım

(…)
sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde

bir tarihe başlayacaksın, orası işte
benim tarihimle başlar

ve say, geriye doğru, tek tek
sende kalsın şimdi al bu taşlar"

(b.keskin)